Gerçek Podyum: Sokaklar

Image by Eren Kurtulmuş

Moda podyumda başlar, ama asıl hikâye sokaklarda yazılır.

Moda, herkesin kendi günlüğüne yansıttığı bir kombinleme dili. Bazen kitlelere, bazen bireylere, bazen de bizzat şehirlere hitap ediyor. Dünya üzerinde modanın etkisini en güçlü hissettirdiği belli başlı merkezler var. Elbette liste uzun; ama bu yazıda New York City, Milano, Tokyo ve Paris'e odaklanacağım.

İlk durağımız New York City.


New York, bence modanın en karmaşıklaştığı yer. Adeta "mismatch" temasının gerçek hayattaki sahnesi. Kimsenin uymak zorunda olduğu bir stil kuralı yok. İnsanlar, sokaktan bedavaya buldukları bir parçayla binlerce dolarlık bir ceketi aynı anda giyebiliyor; üstelik bu uyumsuzluk, orada bir stil problemi değil bir özgünlük olarak algılanıyor. Birbiriyle çelişen renklerin, amacından tamamen farklı kullanılan parçaların yarattığı kaotik ahenk, New York'u kötü giyinen değil, özgün ve sıradışı bir şehir haline getiriyor.

Image by Eren Kurtulmuş

Sonraki durak: Milano.

Milano, modaya rafine yorumlar getiren bir başka başkent. Sokaklarda sık sık yüksek moda markalarının parçalarının daha sade ve uygun fiyatlı ürünlerle buluşturulduğunu görmek mümkün. Burada neredeyse herkesin üstünde bir 'designer' imzası bulunuyor; ancak kombinler sadece o parça etrafında şekillenmiyor, kendi özgün dokunuşlarıyla kişiselleştiriliyor. Stil anlayışı, iki ana grupta kendini gösteriyor:
Milano’lular, bireysel ve deneysel bir şıklığı tercih ederken; daha geleneksel İtalyan çizgisinde kalanlar ise zarif ve dengeli bir sadeliği benimsiyor. Ancak her iki grup da dünya ortalamasına kıyasla çok daha stil sahibi.

Image by Eren Kurtulmuş

Ve sıra Tokyo'da.


Tokyo, modada değişimin ve cesaretin başkenti. Eğer bir marka farklı kalıp denemek, alışılmışın dışına çıkmak istiyorsa, doğru adres Tokyo’dur. Çünkü Tokyo, tüm kavramlara açık bir şehir. Sokaklarda herkes, istediği gibi giyinebiliyor; yargılanmadan, özgürce... Tokyo modasında yerel kültür etkileri çok kuvvetli: Özellikle animeler, yalnızca lolita tarzı değil, birçok farklı karakterin günlük hayata stil olarak taşınmasına ilham veriyor. Ayrıca Tokyo, global markaların ilk deneyimlerini sahnelediği bir yer haline geldiğinden, sokaklarda yeni trendleri henüz dünyaya yayılmadan görmek de mümkün.

Image by Eren Kurtulmuş

Son olarak Paris...


Paris, yüzyıllardır modanın kalbinin attığı yer. Fransız terziliğinin kalitesi ve geleneği, tartışmasız bir etki yaratıyor. Paris sokaklarında insanlar yalnızca kendileri için değil, adeta birbirleri için de giyiniyor. Şıklığın günlük bir refleks haline geldiği bu şehirde, sıradan bir kot pantolon bile incelikle seçilmiş bir parça olabiliyor. Parislilerde en sevdiğim özellik, şıklık için çaba harcamadan zahmetsiz bir zarafet yakalamaları.
Ancak, itiraf etmeliyim ki; Paris'te fazla dikkat çekici bir kombin yaptığınızda, çevrenizden ters bakışlar alma olasılığınız yüksek. Kimse doğrudan müdahale etmese de, yargılayıcı bir atmosfer hissedilebiliyor.

Image by Eren Kurtulmuş

Şehirlere göre mi giyinmeli, yoksa kişi kendi başına bir şehir midir?

Belki de stil, yaşadığımız yeri değil; iç dünyamızı yansıtır. Bazılarımız New York’un özgürlüğünü taşırken, bazılarımız Paris’in zarafetinde yaşar ama en sonunda herkes kendi hikâyesini giyer. Sonuç olarak, moda sokakta başlıyor ve her şehir kendi hikâyesini bu günlük defterine farklı bir dille yazıyor. Ve ben de, her adımda bu hikâyelere kendi satırlarımı eklemeye devam ediyorum.

Eren Kurtulmuş

Bu içerik Eren tarafından hazırlandı; kendisini Kombin Adam (@eren_kurtulmus) olarak da tanıyor olabilirsiniz! Eren, filtresiz dürüstlüğü ve özgün fikirleriyle modaya farklı bir bakış sunuyor.

Previous
Previous

Zodyak Happy Hour! Burcuna Göre Ne İçmelisin?

Next
Next

Kristallerle Yeni Tanışanlara Bir Yol Haritası